Hakkımda

Eserler

Demokratik Edebiyat Hareketi

MARKSİST SANAT VE EDEBİYAT CEPHESİNİN

DEMOKRATİK EDEBİYAT DÖNEMİ’NDEKİ YERİ

Şemsettin MURAT- İbrahim Halil AYCAN

Bundan dört yıl önce “Demokratik Edebiyat Hareketi” ni başlatmıştık.

Hareketin gerekçesi ve ilkeleri bazı sanat edebiyat içerikli dergilerde ve gazetelerde yayınlandı . (Bak:Edebiytaçılar Derneği Haber Bülteni, sayı: 71.) Devam etmekte olan bu hareket giderek gelişiyor, olumlu sonuçlar veriyor.

Hareketin başından şimdiye kadar bazı şair ve yazarlarımız bu harekettin gerekliliğini,

Türkiye’nin karşılaştığı sorunlar açısından değerlendirerek harekete canlılık kazandırdılar.

Yazıyla, sözle verilen ve verilecek olan mücadele sonucu Türkye edebiyatı demokratikleşecektir. Daha şimdiden bunun kıvılcımlarını görüyoruz . Bu belirlemeden sonra esas konuya girmek istiyoruz.

Geçenlerde, Marksist edebiyat cephesinin oluşumu için kaleme alınmış üç sayfalık bir yazı bize ulaştı. Yazıda iki soruyla giriş yapılmış; görüş ve öneriler sorulmuş:

“Sanatsal ve estetik alanda ne yapılabilinir? Marksist şairler sanat edebiyat cephesinin oluşumu için ne yapmalı?”

Soruların altında yaptıkları bir açıklama da var. Bazı yazarların giderek sağa kaydıklarını, eleştirmenlerin kendi görev ve sorumluluklarını yerine getirmediklerini, şairlerden bazılarının birbirilerini kopya yaptıklarını, sağlıklı ürünlerin ortaya çıkmadığını ve benzeri olumsuzluklar, eksiklikler sıralanmış açıklamada. Ve, diyorlar ki: “Marksist şairlere şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır…Marksist şairlerin mutlaka bir sanat edebiyat cephesi oluşturarak karşılık vermeleri gerekmektedir. Böylelikle tek tek tekil duruşlar yerine kolektif kurumlaşmalar oluşturarak anlamlı bir karşı duruş sergilenebilir… Sanat edebiyat alanında da sosyalizmin asıl sahibi olan işçi sınıfı ve emekçi kitlelerle buluşup birleşmek bütünleşmekten geçmektedir”

Yukarda tırnak içine aldığımız açıklamada anladığımız kadarıyla bu dostlar, edebiyatın türlerinden biri olan şiirle ilgileniyorlar ve şiiri, edebiyatın odak noktası haline getiriyorlar; bu olguyu sadece işçi emekçi sınıfı bağlamında değerlendiriyorlar. Oysa, özelde şiirin genelde diğer türlerin ( makalenin, eleştirinin, romanın,öykünün, söyleşinin ) kapsayacağı alan sadece işçi sınıfı değil, aynı zamanda ezilen halkların kimlik, dil, kültür ve benzeri tarihi değerleri de olmalı. Biz bunu dört yıl önce “Demokratik Edebiyat Hareketi’nin ilkeleri” adlı çıkış yazımızda vurgulamıştık. Her şeyden önce Marksist şair ve yazarların görev ve sorumlulukları bu değil midir? Tartışma, eleştiri ve özeleştiri iyi bir şeydir. Eminiz ki cepheyi oluşturmaya kalkışan arkadaşlar buna önem verecekler. Bu dostlar, “ Demokratik Edebiyat hareketi”nin ilkelerini okumamışlarsa okusunlar, okumuşlarsa iyi okusunlar. Eğer “ Demokratik Edebiyat hareketi”nin dinamik bir parçası olmak istiyorlarsa, hatta bu harekete öncülük etmek istiyorlarsa “Hoş geldiler, sefa geldiler” diyerek onları kucaklamaya hazırız. Ancak Demokratik Edebiyat Hareketi sadece işçi sınıfının sorunlarına değil, aynı zamanda kürt kardeşlerimizin kimlik, kültür ve tarihi değerlerine tanıklık etmeye devam edecektir. Var olan boşluk ancak böyle doldurulabilir.

Dostlarımız, bunu bizden daha iyi bilirler, kanısındayız. Edebiyatta, cephede birlik ancak böyle gerçekleştirilebilir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: dört yıl önce söylediğimiz ve şimdi de Marksist şairlerin ileri sürdükleri gibi gerçekten de devrimci şiirlere, devrimci öykülere, devrimci romanlara, devrimci eleştirmenlere gereksinim vardır. Sesimizi (Halklarımızın Sesini)duyuracak kitaplara, dergilere ve gazetelere gereksinim duyulmaktadır. Varolan boşluk kolektif bir çalışma ve dayanışma ile doldurulabilir. Fakat ayrı ayrı çıkışlar da olsa yaşadığımız bu dönemin (Demokratik Edebiyat Döneminin ) kazanımı olacak; yaratılan her ürün ve ürün sahipleri saygıyla anılacaklar.