Hakkımda

Eserler

GELMEDİN

1

Vurgun mudur

Sevdamıdır bilemiyorum

Bir ses duyuyorum bir yerlerimden

Bir ses ki sesime ses olan

Tanıdık oluyorum kendime

Açıyorum kulaklarımı

Yüreğimi

Avuçlamak istiyorum

Uçuveriyor birden

Tamda avuçlamışken…

2

Bir hüznün belası düştü içime

Tutulmayan sözlere yanarım

Yine hüsran

Yine yalan…

‘Hazır tut türkülerini

Her an gelebilirim’ demiştin

Milyon kere prova ettim

Yüreğimde sana ayırdığım türkülerimi

Milyon kere değişik anlamlar yükleyerek

Anlamlarını yitirene dek

Çoğu kez…

Yüreğimse sana sıcaktır zaten

Sıcaklığında sarmaladım

Ve

Patlamaya hazır bir mavzer

Sabırsızlığında beklettim

Akortu bozulmasın diye tellerin

Dokunmadım sazıma günlerce

Kulağım kirişte

Gözlerim yolda

Gelmedin…

Hiç zamanı değilken

Yeni örtüler aldım divanlarıma

Yıllardır yıkamadığım perdelerimi

Değiştirdim

Üzerlerine sinen

Yıllarıma tanıklığıyla sarmaladım

Sakladım

Üzüldüm

Tozlarını aldım kitaplarımın

Sildim, süpürdüm ortalığı

Oysa ne gereği vardı

Onca yaşanmışlığı süpürmenin…

Papatyaları suya koydum

Solmasın diye her gün suyunu değiştirdim

Hatta

Uğursuzluk olduklarını söylemelerine rağmen

Dokunmaya kıyamadığım

Örümcek ağlarını bile temizledim

Yurtsuz kalan örümceklerin

Koşuşturmalarına acıyarak

Gelmedin…

Geldiğinde muhtemelen

Portakal şarabı içecektik

Oda sıcaklığında hazır tutum onu da

Mum koyacaktık masamıza

Kırmızı

Yakmadım günlerce apansız gelirsin diye

Şamdanda öylece bekledi

(mum

sıcaklıkta

soldu

eğildi

yakmadım yine de…)

Sözcükler, cümleler ezberledim yeni

Yeni

Senin seveceğini sandığım kitapları

Görünüre koydum

Konuşacaklarımızı bin kez

Kendi kendimle konuştum

Sözüne söz olsun

Gözlerine göz olsun

Yüreğine öz olsun diye

Kendimi yargıladım

Yorumladım defalarca

Sana şekillendim

Gelmedin…

Beklemek ölüm kadar sesiz

Bir çığ kadar ölümcüldür

Her sözcük bin kez çoğaldı içimde

İsyana döndü

Yer vermedim karamsarlığa yinede

Gelirsin diye

Gelmedin…

Sen yıllar sonrası bir filiz oldun içimde

Narin, kendi sesinde büyüyen

Estirmedim hiçbir rüzgarı

Yüreğimin coğrafyasında

Dokunur, incinirsin diye

Emek verdim

Suladım usulünce

Titredim üstüne

(aşkta iki kişiliktir yaşanan her şey

büyüyen ve yok olan da…)

Soldu

kurumadı

Ve

Henüz ölmedi

Gelmedin …

Gelseydin bir nisan döşerdi içime

Sağanaklar başlardı

Güneşle gülümserdik gökkuşağının renginde

Coşardık sınırsızlığa

Kırlarda gelincik toplayan köylü çocukları

El sallardı bize uzaklardan

Gelmedin…

Kuruldum baş köşesine yalnızlığımın

Bir cigara tüttürdüm

Gözlerim gezindi boşlukta

Anlamsız

Umar bakışlarla

Göğsümün orta yerinden bir sızı

Yayıldı bütün bedenime

Gözlerim doldu

Umut tükenmişti artık

Anlamsızdı direnmek anlamsızlığa

Gelmedin…

Ve

Topladım zincirlerimi dönülmezlere

Hoşça kal iki gözüm

Yüreğim

Hoşça kal

Hoşça kal…